Çölyak hastalığı; buğday, arpa, çavdar ve son yıllarda bulunan gluten proteininin karşı dayanıklılığının anormal yanıt sonucu ortaya çıkmaktadır. Genetik yatkınlığı olan bireylerde bu durum, ince bağırsağın özellikle duodenum ve proksimal jejunum bölgelerinde kalıcı hasara neden oluyor.
Kadınlarda erkeklerin oranları iki kat daha sık görülen kanser hastalığı, birinci derece akrabalar arasında da 10 kat daha fazla risk taşıyor. Genişlemelerin olmadığını vurgulayan Bayındır İçerenköy Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr.
BELİRTİLER GÖZDEN KAÇABİLİR
fiyatlarının yaygın belirtileri arasında yağlı, kötü kokulu ishal, kilo kaybı, karın şişkinliği, iştahsızlık ve demir eksikliği anemisi yer alıyor. Ancak bitkilerdeki hastalıklarda aynı belirtileri gösterdiğini Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr.
TANI SÜRECİ DETAYLI DEĞERLENDİRME GEEKTİRİYOR
Tanı sürecinin ilk aşaması, klinik şüpheye neden olanın değerlendirilmesiyle başlıyor. Ardından Anti-transglutaminaz, Anti-endomisyum, Anti-gliadin ve Anti-deamin gliadin gibi oto-antikor testleri yapılıyor. Ancak bu testlerin olumsuz çıkması, olayların olmadığı anlamına gelmiyor.
Tanıda altın standart ise endoskopiyle duodenumdan alınan bakterilerdir. İnce çıkış dokusunda villuslarda atrofi, kripto hiperplazisi ve intraepitelyal lenfosit artışı görülüyor, çölyak tanısını doğruluyor.
4 farklı klinik tipi kullanılarak yürütülen Dr. Şahin , bu nedenle yalnızca klasikla seyreden vakaların değil, sessiz veya atipik formların da değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı.
GLUTENSİZ DİYET TEDAVİNİN TEMELİ
Şu an için kırsal kesimleri ortadan kaldıran bir tedavinin tedavisinin tükendiğinin çizen Doç. Tolga Şahin "En etkili ve güvenli yöntem süresi boyunca glutensiz diyet ölçülüyor. Buğday, arpa, çavdar ve yulaf lapası gibi tatiller diyetten çıkarılarak yerine pirinç, mısır, patates gibi glutensiz gıdaların tüketilmesi öneriliyor" dedi.
Dr.
GÖZ ARDI EDİLMEMESİ GEREKEN KOMPLİKASYONLAR
Glutensiz diyet uyulmaması durumunda ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceği konusunda uyarıda bulunan Doç. Dr. Tolga Şahin , ince çıkışta lenfoması ve adenokarsinom gibi kötü huylu büyüyen çölyaklaşarak gelişebileceğini söyledi. Ayrıca osteopeni, infertilite, demir ve B12 eksikliği gibi tabloya sahip olma durumlarının da düzenli izlem olduğunu belirtti.
DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER
Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Tolga Şahin, kırsalyaklaştırmada dikkat edilmesi gerekenleri açıkladı:
- Evde yapılan parmak ucunda kan testleri tanımak için yeterli değildir.
- Tanı konulmadan glutensiz diyete başlanmamalıdır.
- Tanı süreci mutlaka bir gastroenteroloji uzmanı tarafından yönetilmelidir.
- Tedavinin uyumunun sürdürülmesi için düzenli takip ve kontrol endoskopileri önemlidir.
- Aile bireyleri de çevreyak açıdan değerlendirilmelidir.
BİLİNÇLİ TAKİP HAYAT KURTARIR
Doç. Tolga Şahin , "Çölyak hastalığı yaşam boyu süren bir durum ancak doğru tanı ve kararlı bir diyetten oluşan tedaviyle sağlık sağlıklı bir yaşam sürmeleri mümkündür. Bu nedenle olup bitenden geciken bir uzmana başvuruları büyük önem taşır" dedi.
ÇÖLYAK HASTALIĞI HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKENLER
Doç. Dr. Tolga Şahin, çölyak hakkında yapılması gerekenleri ise şu şekilde açıkladı:
- Çölyak hastalığı genetik ve anormallikler sonucu gelişir; içeriği değildir.
- Tedavi, glutensiz beslenmeye tam uyum ile başlar ancak kalıcı bir tedavi yoktur. Glutenli beslenmeye geri dönülmesi durumunda tedavi yanıtı alınamaz.
- Çölyak tedavisi ve tedavisi, gastroenteroloji ilaçları tarafından yapılmalıdır. Ailesinde olası olanlar veya şüphe duyanlar, uzman bir doktora başvurmalı.
- Evde yapılan testler yalnızca oto-antikorları tespit eder ve kesin tanı için yetersizdir. Endoskopik bakteriler ve glutensiz diyetin uyumun bozulmasının değişmesi, kesin tanıyı doğrular.
- Glutensiz diyet, çölyak hastalığı tanısı almış bireyler için hayat boyu uygulanır; bölümlerierek düzelterek yaşam sınırlarını arttırır.
- Glüten içerenler (buğday, arpa, yulaf, çavdar) yasaktır. Bunun yerine pirinç, mısır, patates, soya fasulyesi gibi glutensiz yiyecekler tercih edilmelidir. Et, sebze ve meyveler de tüketilebilir.
Bayındır Sağlık Grubu Hakkında: Bayındır Sağlık Grubu'nun temeli, 1992 yılında o zamanki adıyla Bayındır Tıp Merkezi ile hizmet vermeye başlayan Bayındır Hastanesi'ne dayanmaktadır. İş Bankası grup raporlamadan olan Bayındır Sağlık Grubu, kısa süren sağlık alanında referans kurumlardan biri haline gelmeyi başarırken, bunda tam zamanlı çalışan kayıtları hekim kadrosunun yanı sıra, hedeflenen kalite hizmet anlayışını sağlamak için kurum tarafından özümsenen temel değerler de önemli bir rol oynamaktadır. Etik değerlere göre kanıta dayalı tıp ve hastaya odaklı hizmet anlayışına sahip Bayındır Sağlık Grubu, Bayındır Söğütözü Hastanesi ile başlayan bu anlayışını kısa sürede Bayındır Kavaklıdere Hastanesi, Bayındır İçerenköy Hastanesi ve Bayındır Levent Tıp Merkezi'nin yanı sıra, İstanbul'da Fenerbahçe, Beşiktaş, İş Kule, Tuzla, Ataköy ve İzmir Alsancak olmak üzere 6 farklı yerde bulunan Bayındır Kliniklerinde de başarılı, vermekte olduğu sağlık hizmetinin etkisi genişletmiştir.