Girdap Herkesi Yutuyor: Rakamlarla Acı Gerçek Sanal Kumar
Bu felaketin bir sınıfı, bir statüsü yok. Bu girdapta herkes var: Kamu personeli de var,
işçiler de; mavi yakalı bireyler de var, plazalardaki beyaz yakalılar da; asgari ücretliler
de var, iş sahipleri de...
Yeşilay'ın 2024-2025 raporları, acı gerçeği yüzümüze vuruyor: Kumara başlama yaşı artık
15'in altına düşmüş durumda ve 15 yaş üstü her 10 kişiden 1'i hayatında en az bir kez sanal
kumar oynamış.
Rakamlar bir savaşı andırıyor. Türkiye'de yasa dışı sanal kumar pazarının yıllık hacminin 50-
55 Milyar Doları aştığı tahmin ediliyor. Bu, devletin yıllık 300 Milyar TL'ye yakın bir
vergi kaybı yaşaması demek.
Peki resmi mücadele? Elbette var. Sadece 1 Ocak 2024 - 6 Ekim 2025 tarihleri arasında
yapılan operasyonlarda yaklaşık 15.8 Milyar TL tutarında para ve mal varlığına el konuldu.
Ama bu rakamlar sadece para değil.
Bu rakamların arkasında yıkılan yuvalar, bir gecede sıfırlanan hayatlar var. Anlık bir hevesle
başlayan bu tuzağın sonu, ödenemeyen banka kredileriyle derinleşen borç batakları, aile içi
şiddet ve maalesef, bu yükü taşıyamayıp intihara sürüklenen canlar oluyor.
Seyirci Kalanlar ve "Turist Ömer"ler
İşte bu yakıcı gerçeğe rağmen, bugün bu memlekette herkes Hazreti Ömer gibi konuşuyor.
Adalet derseniz, vicdan derseniz, sorumluluk derseniz maşallah herkesin dili keskin, söylemi
güçlü.
Ama konu sahaya inmeye, o borç batağındaki gence "dur" demeye, gözü yaşlı bir anneyi
dinlemeye gelince... Ortada kimse kalmıyor.
İşte tam o anda sahneye “Turist Ömer” çıkıyor.
Seyrediyor, gülümsüyor, uzaktan akıl veriyor ama elini taşın altına asla koymuyor.
Biz Seyirci Değil, Sahadaki Emekçiyiz
Biz ise bu işin gerçekten içindeyiz. Rehabilitasyon merkezlerinden tutun, sokaklara kadar;
okullarda, aile seminerlerinde, cezaevlerinde, gençlik buluşmalarında... Terimizin aktığı,
yüreğimizin burkulduğu her yerdeyiz. Her gün bir başka gözyaşına, bir başka çöküşe şahitlik
ediyoruz. Çünkü bizim işimiz sadece anlatmak değil, hissettirmek.
Ama ne zaman bir sorun dile getirsek, ne zaman “gelin bu yükü birlikte kaldıralım” desek
duyduğumuz o klasik cümle şu oluyor:
“Çok kıymetli bir çalışma… Ama çok zor. Allah yardımcınız olsun…”
Oysa biz Allah’ın yardımıyla birlikte bir de "insan" desteğine muhtacız. Elini uzatana,
gönlünü koyana, bu derdi dert edinene… “Başarılar” temennisine değil, bizimle birlikte omuz
veren gerçek insanlara ihtiyacımız var.
İyiliğin Estetik Pozu ve İki Yüzlülük
Kusura bakmayın ama bu “sözde destek, özde uzaklık” hali artık kabak tadı veriyor.
Profesyonelce sergilenen bu vurdumduymazlığın net bir tarifi var:
İyiliğin estetik pozunu verip, kötülüğe göz yummak; iki yüzlülüğün en zarif ambalajıdır.
Unutmayın… Bu sadece bir derneğin, birkaç gönüllünün veya birkaç doktorun meselesi değil.
Bu, hepimizin hikâyesi.
Mahalledeki bakkal kadar imamın, öğretmen kadar belediyenin, medya kadar annenin ve
babanın da sorumluluğu var. Ama herkes topu bir başkasına atıyor. Ve o sırada, biz bunları
konuşurken, bir genç daha o sanal batakta kayboluyor.
Mesele, Kurtaramadıklarımızın Hesabıdır
Bakın; mesele sadece kurtardığımız hayatlar değil. Mesele, kurtaramadıklarımızın, sessiz
kaldığımız anların hesabını vicdanımızda verebilmektir.
O yüzden artık gerçekten Hazreti Ömer gibi adil, sorumlu ve dik duralım.
Turist Ömer gibi bakıp geçmeyelim.
Bu işin şakası yok. Her uzanan el bir hayat kurtarır. Her sessizlik bir karanlığa kapı aralar.
Haydi, bir el de siz verin. Çünkü birlikte olursak, bu karanlık dağılır. Çünkü bir gencin
kurtuluşu, bir toplumun yeniden doğuşudur.
Saygı ve selam ile.
Ömer KARATAŞ - Kocaeli Bağımlılıkla Mücadele ve Rehabilitasyon Derneği Yönetim Kurulu Başkanı

