ÇANAKKALE “ÜMMET YÜRÜYÜŞÜ” BASIN AÇIKLAMASI
18 Mart 1915’te kazanılan Çanakkale Zaferi’nin üzerinden 100 yıl geçmiştir.
Çanakkale, Yemen’den Kosova’ya, Türk, Kürt, Arap, Boşnak, Arnavut, ümmetin her
renginden Müslüman’ın emperyalizme karşı birlikte savaştığı son cephedir.
18 Mart 1915’te, dönemin en üstün teknolojisine sahip ve durdurulamaz
addedilen İngiliz Donanması tarihinin en ağır yenilgisini almıştır. Boğazın soğuk
sularında İngilizlere eşlik eden Fransa da bu yenilgin şahidi olmuştur.
Çanakkale’de 1 milyonun üzerinde insan savaşmıştır. Metrekareye 6 bin mermi
düşmüştür. Bir alay asker 3 dakika içerisinde hakka yürümüştür. 500 binin üzerinde
kayıp vardır. Savaşa katılan her iki kişiden biri yaşamını yitirmiştir. Bir hilal uğruna
250 bin canımız şahadet şerbetini içmiştir.
Tarihini bilmeyenlerin coğrafyasını başkaları çizer. Tarih bir toplumun
hafızasıdır. Hafızası olmayan toplumların gelecek tasavvuru da olamaz. Yeni nesillere
Çanakkale’de olup bitenleri anlatmak bu toprakların geleceğine sahip çıkmaktır.
Batı karşısında gerileyişin sebepleri, köklerimizden, değerlerimizden ve fütuhat
ruhundan kopma olduğunu göremeyen kadrolar çareyi Batı’yı taklitte aramışlardır.
1800 yıllarda ortaya çıkan Jön Türk hareketi ve onun devamı olan İttihat ve
Terakki Cemiyeti’nin ırkçı yaklaşımları ve Batıcılık zihniyeti bu toprakları bir felakete
sürüklemiştir.
Birinci Dünya Savaşı’na bu kadroların yönetiminde girilmiştir.
Osmanlı yedi cephede, Kafkasya, Sina ve Filistin, Irak, Hicaz ve Yemen, İran,
Galiçya, Balkan ve Çanakkale Cephesinde savaşmıştır.
3 Kasım 1914’te emperyalizmin merkez üssü İngiltere ve Fransa’ya ait devasa
donanma Çanakkale Boğaz’ı önlerine gelir.
19 Şubat 1915’te ilk çatışmalar başlar. 18 Mart 1915 günü de emperyalist
donanma Boğaz’dan geçmeye kalkışır.
Seyyit Çavuşların mukavemeti donanmanın en gözde gemisini Boğaz’ın
derinliklerine gömer.
Denizden yol bularak Marmara’ya geçemeyen emperyalist güçler 25 Nisan
1915’te Gelibolu Yarımadasına çıkarma yaparlar ve kara muharebeleri başlar.
Ümmetin on beşli, on altılı, on yedili yiğit evlatları Arıburnu’nda, Seddülbahir’de,
Conkbayır’ında, Anafartalar’da bir destan yazarlar.
Nihayet Aralık 1915’te İngiliz, Fransız ve ANZAK kuvvetleri Gelibolu Yarımadasını
terk etmek zorunda kalırlar.
İttihat ve Terakki’nin ırkçı yaklaşımlarına ve Batı taklitçisi zihniyetine karşın
ümmetin çocukları büyük bir inanç ve aşkla, bir direniş ruhuyla Çanakkale’de
savaşmış ya şehit ya da gazi olmuşlardır.
On beşindeki bu delikanlıların bu gayretinin ardındaki inanç elbette İslam’dır.
Düşmana gösterilen mukavemet İstanbul düşmesin, Kudüs düşmesin, Mekke
düşmesin, Medine düşmesin mukavemetidir.
Düşmana gösterilen mukavemet Allah için, Peygamber için, Kur’an için, Hilal için
gösterilmiş bir mukavemettir.
Biz tüm şehitlerimizi dualarla yâd ediyoruz.
Allah tüm şehitlerimize rahmet eylesin, onları Efendimiz (sas)’e komşu eylesin.
Çanakkale bir daha ispat etmiştir ki; bir milletin en büyük gücü tankı, topu,
silahı değil, inançlı evlatlarıdır.
Çanakkale, inançlı bir topluluğun Allah’a dayanan mücadelesine, Allah’ın
yardımının açıkça görüldüğü bir savaştır.
Bu coğrafyanın en büyük zenginliği ve gücü, yeraltı-yerüstü imkânları yanında
gerektiğinde inancı uğruna şehit olmayı en yüce değer bilen kararlı bir gençliktir.
Bunun içindir ki gençliğimizi İslam’dan uzak ve de Batı taklitçisi bir şekilde
yetiştirmek Çanakkale’deki mevzileri gönüllü olarak terk etmektir.
Birinci Dünya Savaşı Almanya’nın yenilmesi ile neticelendi.
Savaşın sonunda Osmanlı da yenilmiş sayıldı.
30 Ekim 1918’de Mondros Ateşkes Antlaşması imzalandı.
1 Kasım'da İttihat ve Terakki kendini lağvetti.
2 Kasım'da Enver, Talat, Cemal paşalar yurtdışına kaçtı.
6 Kasım'da Boğazlar silahsızlandırıldı.
7 Kasım'da İngilizler, Çanakkale Boğazı'ndan geçti ve İstanbul'a ulaştı.
13 Kasım 1918'de işgal donanması İstanbul'a 3500 asker çıkardı.
465 yıl İslam Birliğine başkentlik yapan İstanbul işgal edilmiş oldu.
24 Temmuz 1923 tarihinde Lozan Barış Antlaşması'ndan sonra 23 Ağustos
1923’ten itibaren işgal kuvvetleri İstanbul'dan ayrılmaya başladı.
Son işgal birliği 4 Ekim 1923 günü Dolmabahçe Sarayı önünde düzenlenen bir
törenle İstanbul’u terk etti.
6 Ekim 1923’te 3.Kolordumuz İstanbul'a girdi ve 4 yıl 10 ay 23 gün süren işgal
resmen sonlandı.
Evet, 4 Ekim 1923’te İngilizler İstanbul’u boşalttılar ama geriye tarumar olmuş
bir İslam coğrafyası bıraktılar.
Netice itibarıyla Birinci Dünya Savaşı Müslümanların bölük pörçük olması ile
sonuçlandı.
Atlas Okyanusundan Hint Okyanusuna Müslümanların yaşadığı topraklarda
emperyalizmin güdümünde irili ufaklı devletçikler kuruldu.
İslam Birliği dağıldı.
Yeni nesillerin zihinlerine Batı taklitçiliği ve saçma sapan ırkçılık düşüncesi
aşılandı.
İslam Birliği idealinden uzak, İslam’ı bir ortaçağ düşüncesi olarak nitelendiren,
yenilmişliğe ve geri kalmışlığa çareyi Batıyı taklitte arayan kadrolar oluştu.
İşte biz bu şekilde kültürel bir işgalin altında büyüyen nesillere neyi
kaybettiklerini hatırlatmakla mesulüz.
O gün için Çanakkale geçilememiştir. Lakin sahip olduğu üç temel özellikten
dolayı bu coğrafya sürekli işgal ve istilalara maruz kalmaktadır.
Birincisi bu coğrafyanın sahip olduğu yeraltı-yerüstü kaynakları, enerji
potansiyeli ve sahip olduğu jeopolitik konumudur.
İkincisi kadim medeniyetlerin doğduğu yerdir. Birçok dinin ve inanışın ilk
mabetleri, kutsal mekânları bu coğrafyadadır.
Üçüncüsü bin yıldır bu coğrafyada kök salan İslam medeniyeti, dünyayı işgal ve
ifsat edenlerin endişe kaynağı olmuştur
Bunun için Çanakkale bu coğrafyaya yapılan ilk işgal girişimi değildir ve son da
olmayacaktır.
Ekonominin küreselleşmesi, uzayın uydularla doldurulması, enformasyonun
hayatı kuşatmasıyla savaşlar, işgaller yöntem değiştirmiştir.
Böylece denizden ve karadan işgal edilemeyen coğrafyalar, uydudan
kuşatılmakta, özgürlük şarkılarıyla esir kampları kurulmakta, işgalcisine meftun
zihinler oluşturulabilmektedir.
Böylece mezhepsel, etnik hatta yöresel farklılıklar devasa kavgalara delil
yapılabilmektedir.
Hukuku ve ahlakı ayaklar altına alanlar, sesi en yüksek çıkan mikrofonun başına
geçmekte ve hukuk ve ahlak adına nutuklar atmaktadır.
Yeryüzünü talan edenler, insani değerlerin hamisi reklamında başrol
oynayabilmektedir.
Netice bu coğrafyanın her bir ferdi bilmelidir ki; ancak Çanakkale’de destan
yazan ruh; inancı, iradesi, azmi, yüreği ve feraseti ile yeryüzünde iyiliğin teminatı
olabilir.
Anadolu Gençlik bu ruhu taşıyan omuzların harman yeridir.
O gün Çanakkale’deki şahadetler, bugün bizim buradaki dualarımız barışı,
kardeşliği ve adaleti getirecek İslam Birliği içindir.