MESCİD-İ AKSA OLAYLARI

MESCİD-İ AKSA OLAYLARI
MESCİD-İ AKSA OLAYLARI

 

7 Mayıs Cuma günü yatsı namazının ardından İsrail güvenlik güçleri Mescid-i Aksa içerisine girerek, ibadet edenlere saldırılarda bulundu. Harem-i Şerif’te ibadet eden 53 Filistin vatandaşı, saldırıların ardından yaralandı.

İsrail’in son günlerde yaptığı saldırılar ve hukuk tanımazlık, yalnızca Müslümanların yeryüzündeki en kutsal mekanlarından biri olan Mescid-i Aksa ile sınırlı kalmayıp, pek çok olayda daha kendini göstermiştir. Uzun zamandır varolan bu hak ihlallerinin ve saldırıların, özellikle Ramazan ayında -Mescid-i Aksa merkezli olmakla beraber-  İsrail tarafından daha da arttırılması Filistinliler ve Müslüman alemi için bardağı taşıran son damla olmuştur.

İsrail’in işgali sonucunda ortaya çıkan Filistin’in parçalanmışlığı ve devletleşme yolundaki engeller, İsrail tarafından uluslararası siyasal zeminde meşru bir argümanmış gibi kullanılırken; son yaşanan süreçte İsrail’in Filistin’e yönelik gerçekleştirdiği politikalar, kendisinde “Ortadoğu’nun tek hukuk devleti(!)” vasfı gören İsrail’in, Filistin’in özgürleşme ve demokratikleşme süreçlerini nasıl engellediğini bir kez daha gözler önüne sermiştir.

Uluslararası hukuk, kamuoyu, sivil toplum örgütleri, insan hakları örgütleri, barış örgütleri, siyasal kurumlar; İsrail’in bu şımarık, işgalci ve kural tanımaz tavrına karşı bir an önce bir araya gelmeli ve elini taşın altına koymalıdır. Bu kurumlar İsrail’in tavrına karşı sessizliğini koruduğu müddetçe bu saldırılar devam edecek, Filistin’de barıştan ve uzlaşıdan söz etmek mümkün olmayacaktır. Geçmişin acılarını endüstriyel şekilde Müslümanlar üzerinden ödetmeye çalışan İsrail, Filistin toplumunun varlığını hiçe saymakta ve kurulduğu günden itibaren sistematik biçimde işgal ve soykırım suçları işlemektedir. Geçmişin acıları ile yüzleştirilmesi gereken Müslümanlar ve Filistin değil, Avrupa’nın bizzat kendisidir. Bugün din, dil, ırk gözetmeksizin herkesin özgürce yaşadığı ve haklarını yeri getirebildiği bir Kudüs’ten bahsetmek istiyorsak, geçmişin tecrübeleri ve bugün yaşananları göz önünde bulundurmak tüm dünyanın vazifesidir.

“Hakikatin olmadığı yerde adaletten söz etmek mümkün olmaz” prensibince; İsrail’in kuruluşu, yayılmacılığı ve Filistin konusunda sergilediği siyasetin tamamıyla uluslararası hukuka aykırı olduğunu ifade ediyor, uluslararası güvenlik ve hukuk kurumlarını gereğini yapmaya davet ediyoruz.Müslümanlarak olarak, İsrail’in politikalarını hiçbir zaman benimsemeyeceğimizi ifade ediyor, özgür bir Filistin ve Mescid-i Aksa için gerekirse canlarımızı ortaya koyacağımızı bir kez daha ilan ediyoruz.

 

İSRAİL’İN SON DÖNEMLERDE YAPTIĞI HUKUK İHLALLERİ

  1. ŞEYH CERRAH MAHALLESİNDE YAŞANANLAR:
  2. MESCİD-İ AKSA’DA YAPILAN İHLALLER:
  3. DOĞU KUDÜS’TE SEÇİMLERE MÜSAADE EDİLMEMESİ
  4. BATI ŞERİA’DA SEÇİM ADAYLARININ TUTUKLANMASI
  5. ŞAM KAPISINDA YAŞANAN OLAYLAR

 

  1. İSRAİL’İN AŞI POLİTİKASI
  2. HAKSIZ GÖZALTILAR

 

Talepler, Türkiye ve dünya kamuoyundan çağrılar:

BM Güvenlik Konseyi, İsrail Devleti’ni, UAD’nın  yerleşimler hakkındaki Danışma Görüşü’ne saygı duymak zorunda bırakmalıdır. Konsey, uluslararası yükümlülüklerini görmezden gelerek BM Şartı’na aykırı bir şekilde uluslararası barışı ve güvenliği tehdit eden suçlar işleyen İsrail'e yaptırım uygulamak için yetkilerini kullanmalıdır. İsrail devletinin sadece Yahudi yerleşimcilere tahsis ettiği geçiş yolu ağı aracılığıyla Batı Şeria'da yerleştirmek istediği ırkçı ayrımcılık sistemini incelemek için uluslararası soruşturma komisyonları oluşturulmalıdır.

Dördüncü Cenevre Sözleşmesi’nin Yüksek Akit Tarafları yükümlülüklerini yerine mutlaka getirmeli ve İsrail’in bu Sözleşmesi’nin uymasını sağlamak için gerekli önlemleri almalıdır İsrail Devleti’ni işgal altındaki bölgelerde korsanlık ve doğal kaynakları yağmalama faaliyetlerini durdurmaya zorlamalı; İsrail Devleti’nin işgal altındaki Filistin topraklarında işlediği ihlalleri duyurmak için medya araçlarını harekete geçirerek İsrail Devleti’ni boykot eden kampanyaları desteklemelidir.

İsrail Devleti'nin uygulamaları hem uluslararası hukuku hem de BM Şartı’nı ihlâl eder. İsrail, BM komitelerinden ve üye olduğu tüm uluslararası kurum ve kuruluşlardan çıkartılmalıdır. Ayrıca uluslararası yükümlülüklerine saygı göstermeyen haydut bir devlet olarak BM üyeliği de iptal edilmelidir. Çünkü İsrail, 1949’da BM’ye kabul edilmesinin şartı olan 181 ve 194 sayılı kararları uygulamamıştır.

Güvenlik Konseyi İsrail’in yerleşim birimlerine yaptığı sivil nüfus transferlerini durdurmalı, kutsal mekânların kutsallığını korumalı ve İsrail Devleti’ni Kudüs kentindeki demografik gerçekliği ve Kutsal Kentin yasal statüsünü değiştirmeyi amaçlayan tüm yasa ve prosedürleri yürürlükten kaldırmaya zorlamalıdır.

İsrail yerleşim birimlerini destekleyici hiçbir yardımda bulunmamaları ve Güney Afrika’daki Apartheid rejimine yaptıkları gibi işgalci devlete de siyasi, ekonomik ve diplomatik izolasyon uygulama noktasında bütün devletlerin Uluslararası Adalet Divanı'nın tavsiyelerine uyma yükümlülüğü vardır.

Sonuç olarak mevcut mekanizmalar hala yetersiz olduğundan, bölgesel örgütlerin uluslararası anlaşmazlıkları çözmedeki rolünün güçlendirilmesi ve uluslararası insancıl hukuku uygulayacak mekanizmaların geliştirilmesi elzemdir

Filistin meselesine adil ve kalıcı bir çözüme ulaşmak için gerekli önlemleri alma gereğini vurgulamış; askeri işgalin devam etmesiyle bu çözüme ulaşılamayacağını, adil barışın ve istikrarın ancak Filistinlilerin kendi kaderlerini tayin etmeleri, bağımsız devletlerine kavuşmaları ve yerleşimciliğin son bulmasıyla sağlanacağını ortaya koymuştur.

Yerleşimciliği durdurma yolundaki en büyük sorun, uluslararası sözleşmelerin ihlâl edilmesini önlemede ve uluslararası kararları uygulamada BM Güvenlik Konseyi’nin etkili bir role ve gerekli operasyonel araçlara sahip olmamasından kaynaklanmaktadır. Bu bağlamda Amerika Birleşik Devletleri’nin, İsrail Devletine olan mutlak yanlılığına ve Güvenlik Konseyi’yle uluslararası örgüt üzerindeki hegemonyasının da üzerinde durulması gerekmektedir.

İsrail’in hukuk ihlalleri, uluslararası yargının ve özellikle Uluslararası Ceza Mahkemesi yetkisindeki suçlar kapsamına girmektedir. Uluslararası hukuku ve uluslararası insancıl hukuku ihlâl eden suçluları yargılayan Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yanı sıra ulusal yargılar da İsrail’in işlediği suçları kovuşturmak için evrensel yargı ilkesine uygun olarak yetki kullanılabilir. Bu tür ağır ihlallerin sonuçlarını İsrail Devleti'ne yüklemek ve işgalci gücün uluslararası barış ve güvenliği sürdürme konusundaki taahhüdünü ve barışsever devlet iddiasını gözden geçirmek uluslararası toplumun sorumluluğundadır.

Kudüs için verilen mücadeleyi bu kentte yaşayan Müslümanların omuzlarına yükleyerek bir çözüme ulaşılamayacağı artık anlaşılmıştır. Bu nedenle sivil inisiyatiflerin ve hukukçuların başını çektiği küresel bir mücadele yürütülmelidir. Hali hazırda Unesco ve BM nezdinde yürütülen hukuki süreçlere ilave olarak İslam ülkeleri temsilcilerinin birlikte hareket ederek Siyonistlerin oldubittilerini önleyecek girişimleri artırmalıdır.

 

Uluslararası Sivil Toplum Kuruluşlarının Rolü

BM Ekonomik ve Sosyal Konseyi, sivil toplum kuruluşlarını tanımlarken: “Hükümetler arası herhangi bir anlaşma olmadan kurulan örgütlerdir. Bu örgütlerde hükümetler tarafından belirlenen üyeler olabilir, ancak bu üyelik örgüt içindeki ifade özgürlüğüne müdahalede bulunmama şartına bağlıdır” demiştir. Sivil toplum kuruluşlarının bu öneminden dolayı da BM, Sözleşmesi’nin 71. maddesine dayanarak BM Ekonomik ve Sosyal Konseyi’ne sivil toplum kuruluşlarından görüş alma yetkisi vermiştir.

Uluslararası sivil toplum kuruluşları İsrail Devleti’nin ve lider kadrosunun yargılanmasında şu katkılarda bulunabilir:

  1. İnsan hakları ihlalleriyle ilgili ayrıntılı raporlar hazırlayıp yayımlayabilir.
  2. İlgili uluslararası kuruluşlara sunmaya bir ön hazırlık olarak insan hakları ihlalleri ile ilgili gerekli bilgileri toplayabilir.
  3. Hükümetler arası kuruluşlar tarafından gönderilen gerçekleri araştırma komitelerine, işlenen insan hakları ihlalleriyle ayrıntılı raporlar sunarak görevlerine katkıda bulunabilir.
  4. Roma Statüsünün 15. maddesi gereğince UCM’ne uluslararası hukuk ihlalleri konusunda bilgi verebilir.

 

Uluslararası resmi kurumlar ile sivil toplum kuruluşlarının yapısı, görevleri ve yetkilerini incelediğimizde İsrail devletinin ve lider kadrosunun uluslararası alanda yargılanmasında katkıları olabileceğini anlıyoruz. Bazı devletlerin veto hakkını da göz önünde bulundurarak BMGK, Genel Kurulu ve İnsan Hakları Konseyi hep birlikte işgal edilmiş Filistin topraklarında İsrail’in hukuk ihlallerini durdurmada önemli roller oynayabilirler. Özellikle de BMGK’nin bu konuda rolü ve etkisi daha büyüktür. İnsan Hakları Konseyi de gerçekleri araştırma komiteleri göndererek ve bu konuda çıkan uluslararası raporları onaylayarak bu yöndeki rolünü yerine getirebilir.

Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) gibi uluslararası sivil toplum kuruluşları da işlenen suçları belgeleyerek İsrail’in yargılanmasında önemli bir rol oynayabilir. Kuruluşların bu faaliyetleri Filistin’in İsrail Devleti’ni ve yöneticilerini uluslararası mahkemeler önünde yargılama çabalarına destek olacaktır.

 

İnsan Hakları Örgütlerinin ve Medyanın Rolü

 

Filistin insan hakları örgütleri insan haklarının korunmasında ve İsrail’in, Filistin haklarına yönelik ihlallerinin gözlemlenip belgelenmesinde önemli bir rol oynamaktadır

İnsan hakları örgütleri ve medyası İsrail’in ve lider kadrosunun işgal edilmiş Filistin topraklarında işlediği savaş suçları ile insanlığa karşı suçlardan dolayı yargılanmasında şu yönlerden katkıda bulunabilir:

  1. İnsan hakları ihlallerini gözlemleyip belgelendirmek: Bu kurumlarda çalışan uzmanlar BM ve değişik kurumları uluslararası kuruluşlara sunulmak üzere Filistin topraklarında uluslararası hukuka yönelik ihlallerle ayrıntılı ve yasal belgelenmiş raporlar hazırlayabilir.
  2. Adli yardım: Bu da insan hakları ihlali mağdurlarının şikayetlerini kabul edip, bunların davalarını uluslararası hukuk alanında uzman avukatlar aracılığıyla takip etmekle olur. İsrail yerleşim birimleri kurma konusunda yaptığı ihlalleri ve Filistinlilerin topraklarına el koymasını durdurmak için kişi veya gruplara ücretsiz hukuki danışmanlık hizmeti sunmakla olur.
  3. 2009’da Gerçekleri Araştırma Komisyonu’nun “Goldstone” raporunu hazırlamasında olduğu gibi gerçekleri araştırma komiteleri ve uluslararası gözlemcilerle işbirliği yapmak.

 

 

 

 

 

 

Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
 hız kesmeden çalışmaya devam edeceğiz
hız kesmeden çalışmaya devam edeceğiz
Keten Tohumunun İnanılmaz Faydaları!
Keten Tohumunun İnanılmaz Faydaları!

istanbul escort antalya escort travesti ankara escort ankara escort porno ankara escort bayan