ZEYNEP REYHAN KİTABINI ANLATTI

Gebze halk eğitim merkezinde Tekstil Moda Tasarımı ve Giyim öğretmenliği yapan Zeyneb Reyhan ;NARSİST KÜÇÜK KIZIN ŞİİRLER" Ben bir benim ki" adlı ilk kitabını okuyucuları ile buluşturdu, Bu güzel eser meslektaşları ve öğrencileri tarafından takdirle karşılandı

ZEYNEP REYHAN KİTABINI ANLATTI
ZEYNEP REYHAN KİTABINI ANLATTI Coşkun KORHAN
Gazetemizin Çayırova temsilcisi ve bölge sorumlusu olan Hüseyin Mert  ile bir araya gelen Zeyneb Reyhan kitaba dair bir çok bilinmeyenleri bizlerle paylaştı.
İşte narsist küçük kız ve onun"BEN BİR BENİM Kİ"adlı kitabının sırları
 
Hüseyin mert :Efendim öncelikle gazetemiz adına yeni çıkarmış olduğunuz kitabınız hayırlı ve bereketli olsun
Yeni çıkardığınız kitabınız ve sizin hakkında kısa da olsa okuyucularımıza bilgi verirmisiniz?
 
Zeyneb Reyhan :Asıl adım Zeyneb Reyhan Beller yıllardır Gebze Halk eğitim merkezinde moda giyim ve tasarım bölümünde öğretmenlik yapmaktayım. Öğrenmeyi, öğretmeyi  ve ortaya kalıcı eserler  çıkarmayı hedefleyen bir yapıya sahibim.
 
Hüseyin Mert: Okuyucularımızın şunu öğrenmek istiyor kitap çıkarmak fikri nasıl doğdu?
 
Zeyneb Reyhan:Aslında bu fikir hemen ortaya çıkmadı hazırlık aşaması 3 yıl sürse de 45 yıl önce düşünülmüş ve zamanın dolmasını bekleyen bir çalışmaydı.
 
Hüseyin Mert:Biraz kendinizden bahseder misiniz?
 
Zeyneb Reyhan:Zeyneb (Narsist küçük kız) Reyhan;
Narsist çünkü gözünü açtığı evde babaannesi ve ninesinin sevgisini kazanmak için onlar gibi olmayı seçti. Kardeşleri korkarken o “ben de babaannem gibi korkmuyorum” dedi. Kardeşleri acıdan ağlarken o “ninem dedi ki bu dünya imtihan yeri, acıyacak tabii” dedi. Kardeşleri isterken o “Allah bana fazlasını verir, bendekini de alın” dedi. Kardeşleri kendini düşünürken o “beni Rabbim düşünür, siz beni değil onları düşünün” diyerek o küçük boyuyla büyük gibi olabileceğini zannetti.
Küçük aklıyla (dört yaşlarında) bir gün annesi evde yokken evi yıkamaya başladı. Eski ahşap evi annesi ıslatır, tursille köpürtür, tahta fırçası ile fırçalar ve paspas ile kurulardı. Tam her yanı ıslatıp köpürtmeyi başardığı anda misafirler çıkıp geldi. O zamanlar telefon yok ve çat kapı gelirdi insanlar. Gelenler süpürgeyi elinden alıp yerleri süpürüp sildi. O utandı, becerememişti annesi yokken evde onun işini yapmayı ve annesi evi yıkanmış gördüğünde yüzündeki oluşacak hayranlığa kavuşmayı. 
Yılmadı, devam etti boyundan büyük işler yapmaya. Çocuk gibi olmak annesine ve babasına yük olmak yerine onlara yardımcı olmak istiyordu.
Babasının ve dedesinin gurbette olduğu evde kız gibi çıt kırıldım olmak yerine erkek gibi yiğit oldu. Öğrenciyken başarısız olmak ve onarı utandırmak yerine arkadaşlarına öğretmenlik yapmayı ve babaannesinin tabiriyle “direkten direğe” geçmeyi seçti.
Sonra alışkanlık haline geldi kendi gibi olmamak.
Yetersizliğini kabul etmek ve talep etmek acizlik gibiydi.
Almak yerine vermek istedi. Yardım istemek yerine başkalarının işlerini de üzerine aldı. Üzerine aldığı onca işin içinden beceremedikleri oldu. Mahcup hissetti. Ailesine karşı, topluma karşı ve Allah’a karşı olan mahcubiyetini o kadar derinde hissetti ki. İnsan içine çıkamayacak kadar utanıp pes ettiği dönemler oldu.
Yine de okudu çünkü bu da babaannesinin ve babasının talimatıydı.
“oğlum ya oku ya doku” derdi babaannesi. Hep üretti ki, onu ve kardeşinin ellerine her an yeni işler veren annesinin ona kazandırdığı bir alışkanlıktı bu. 
Okumayı ve üretmeyi çok sevdi.
 
Hüseyin Mert:Zeyneb Reyhanın Eğitim durumu hakkında bilgi verirmisiniz?
 
Zeyneb Reyhan:Ben 1998 yılında Marmara Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesinden mezun oldum
 Moda tasarımı, dikiş ve tekstil öğretmeni olarak. Eğitim hayatım boyunca edebiyat, dil bilimi, felsefe, psikoloji, matematik ve sanat ile ilgilendim
Ortaokulda katıldığım bir şiir okuma yarışmasında dereceye girdiğimde ve şiirimi herkesin önünde okuduğum da şuna karar verdim “bir gün kendi şiirlerimin olduğu  bir kitap çıkarıp onları okumaya”. Lisede ilk romanımı yazdım ama o roman hiç yayınlanmadı.
 
Hüseyin Mert: Peki Türkçe ve sanat öğretmenler ile arası nasıldı Zeyneb Reyhanın ?
 
Zeyneb Reyhan: Türkçe ve sanat öğretmenleri hep çok zorladı onu. Ama o çocukluğundan alışkındı zorlukla karşılaştığında zorlanmıyormuş gibi yapmaya.
Çok bunaldığı dönemlerde yabancı dil fen ve sosyal bilimleri hızır gibi yetişti imdadına. Matematik ve fiziği eğlence, yabancı dili dua ezberlemek, sanat eğitimini ise “başlamak bitirmenin yarısıdır” diyerek çıktığı uzun bir yol gibi gördü.
Okudukça yazdı, yazdıkça devam etti okumaya.
 
Hüseyin Mert: Okuyucularımıza son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
 
Zeyneb Reyhan: “ben Zeyneb Reyhan; Yaratıcılık ve Merak hayatımın iki motoru oldu. Hayatı, insanları, kendimi ve en çok da Allah’ı merak ettim. 
Sanat ile taklit etmeye, edebiyat ile hayranlığımı ifade etmeye çalıştım. Hep atölyem oldu benim. Ya yazdım ya okudum ya da ürettim.  
Ne çıkacağını bilmeden kestiğim kumaşlar ve ne anlatacağımı bilmeden yazdığım şiirler ve hikayeler ürettim.
Türkçe, Rumca ve Arapça konuşulan bir evde Rumca ve Arapça konuşan hacı ninemiz -ilk bakıcımız ve ilk öğretmenimiz- daha okula başlamadan Arapça okumayı ve sureleri ezberletmişti. İlkokulda resmi ismim olan Reyhan ile tanıştım. Türkçe okumak ve yazmak benim için çok ilginç oldu, yeni bir dili öğrenmek, yeni bir insan ile tanışmak gibi. 
Ortaokulda İngilizce ile karşılaştık ve lisede daha da yakınlaştık. Şimdilerde İtalyanca ile devam ediyorum dil ve kültür öğrenme yolculuğuma. 
Diller, düşünce yapıları ve dillerin harmonisi benim için müthiş keyifli. Anlamasam da okumayı veya dinlemeyi sevdim.  Ve yazdım çünkü çok iyi değildi dikkatim ve hafızam. Derste yazmasam aklım başka tarafa kaçardı. Yazmak benim aklımı başıma getiren, başımın içinde tutan eşarbım gibi “koruyucum” oldu. Konsantre olmak için, hatırlamak için, sonrasında ortaokulda hayalini kurduğum o kitabı çıkarmak için yadım. Hep bir defterim oldu çantamda. Kimi yazdıklarımı sakladım, kimini kaybettim. Yazma alışkanlığım en ağır bunalımlarımda en yakın arkadaşım, sırdaşım oldu.
Bunalımlar; hızımı alamayıp, kendimi fazla kaptırıp da içine düştüğüm karanlık tüneller.  
Kitabım; Anneme ve babama büyümüş olduğumu göstermek için kendimden uzaklaştığım zamanlarımda yazdıklarımdan bir kısmı. 
Zor zamanlarımın fiili şahitleri; Babam Dr Süleyman Mollamahmutoğlu ve annem Sadise Mollamahmutoğlu ve kardeşlerim Sıddıka Rahime, Neşe Kader ve Hasan Hüsnü. Şimdi de sizler kıymetli okurlarım. 
Zor zamanlar hakikaten zordur ve insan kaybolur bazen. 
Kim bilir siz veya yanınız;
Aydınlık içinde karanlıktaymış gibi “gözlerinin ferini” kaybetmiş, 
Varlık içinde yokluktaymış gibi “ümidini” kaybetmiş, 
Yaptıklarına değil de yapamadıklarına odaklanıp “utanca” boğulmuş, 
Elinden geleni yapamamanın yetersizliğinin altında “yaptığını göremez” olmuş, 
Cesur görünürken boğazına kadar gelen “korkularını” yutkunarak “bastırmaya” çalışmış,
“Yeteneklerini kullanmak” yerine hastalıklara, kazalara ve felaketlere “sabretmeye” odaklanmış,
Yaşamın ve imtihanların çıkışı yok zannettiği tünellerdesiniz.
Benim o tünellerden geçerken aldığım bu kayıtlar 
Dilerseniz ışık olsun, dilerseniz harita, dilerseniz hikâye olsun, dilerseniz şiir.
Benden çıktı artık, sizindir. 
Sevgilerimle ben Zeyneb Reyhan
 
Hüseyin Mert,:Bu güzel sohbet için ve kitabınız hakkında vermiş olduğunuz bilgilerden dolayı okuyucularımız adına sizlere çok teşekkür ediyorum Allah kitabınız yayın hayatın da daim olmasını nasip etsin
 
Zeyneb Reyhan: bana bu fırsatı verdiğiniz için ailem sevenlerim ve şahsım  olarak çok teşekkür ederim sağlıcakla kalın
 
HABER HÜSEYİN MERT
ZEYNEP REYHAN KİTABINI ANLATTI
Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
GTÜ Rektörü Babasını Son Yolculuğuna Uğurladı
GTÜ Rektörü Babasını Son Yolculuğuna Uğurladı
48. Geleneksel Ucuzluk Panayırı
48. Geleneksel Ucuzluk Panayırı

istanbul escort antalya escort travesti ankara escort ankara escort porno ankara escort bayan